YGS Biyoloji - Canlıların Temel Bileşenleri II

Organik Bileşikler

Yaşayan organizmaların ortak özelliği dışarıdan aldıkları maddeleri kendi yapılarına uygun şekilde yeniden düzenlemeleridir canısı. Organik bileşiklerin yapısını oluşturan temel elementleri konunun başında vermiştim. Hatırlıyorsun değil mi? (C, O, H) Karbon, oksijen ve hidrojendi bebeğim. 

Organik Bileşikler,
canlılar tarafından üretilirler (yapı taşları ototrof canlılar tarafından üretilir)
karbonhidratlar, proteinler, yağlar enerji verirler
vitaminler enerji vermez düzenleyicidirler.

Önce karbonhidrat, protein ve yağları(lipitleri) işleyeceğiz ama ondan önce ben buraya bu üçüyle ilgili belirli sıralamalar yazacağım.

Enerji Verme Sırası: Yağ > Protein > Karbonhidrat
Hücrede Kullanılma Sırası: Karbonhidrat > Yağ > Protein
Hücre Yapısına Katılma Sırası: Protein > Yağ > Karbonhidrat
Hücredeki Solunumla Yıkım Kolaylığı Sırası: Karbonhidrat > Protein > Yağ
Boşaltım zorluğu sırası: Protein > Yağ > Karbonhidrat

Her bir haltı da farklı. Oyy oyy...

Organik bileşiklerimizin ilkinden başlıyorum canım benim. Ama öncesinde tabii ki bi dondurma falan yiycem. Acıktım ya la.

Karbonhidratlar

Genel formülü: CnH2nOn


  • Canlı hücrelerin temel enerji kaynağıdır. 
  • Hücre zarının dış yüzeyinde bulunur. 
  • Hücre çeperinin temel yapı maddesidir.
  • Yapı taşı monosakkaritlerdir.
  • Nükleik asitler ve heparin gibi bazı moleküllerde bulunur.


Önce üst maddeleri kısaca bi' inceleyelim sonra karbonhidratları üçe ayırıp, detaylıca bakıcaz oraya da. 

Şimdi canısı ilk maddeyi okudun zaten. Üstte bi' sıralama vermiştim hatırlıyosundur. Zaten çok üstte değil, hemen biraz üstte. Heh, bak orada ne yazıyor?

Hücrede Kullanılma Sırası: Karbonhidrat > Yağ > Protein

Hücreler ilk karbonhitratları kullanıyor. Halbuki en çok enerji verenler yağlar. Ama hücreler vefalı öyle enerji verme potansiyeline falan bakmayıp, direk iç güzelliğe odaklanıyorlar ve karbonhidratlardan vazgeçemiyorlar. Bu yüzden canlının temel enerji kaynağı karbonhidratlar. Ayrıcaaa bir monosakkarit olan glikoz beyin hücrelerinin yegâne enerji kaynağıdır. Zira vücutta en az oranda olsa dahi önce beyni beslerler. 
Şöylede bir ek bilgi vereyim insan beyni vücuttaki toplam enerjinin %20'sini yakar. Bu yüzdendir ki 1 saat ayakta durmak yerine 1 saat kitap okumak daha fazla kalori harcatır. Belki de bilim adamları bu yüzden zayıftır olum. Beyinlerini fazla çalıştırınca yediklerinin neredeyse tamamı oraya gidiyordur. Güzel çıkarım yaptım ama kabul edin.
Ayy şeyi unuttum. 

Glikoz + O2  ---> CO2 + H2O + 38 ATP

Yukarıdaki oksijenli solunum tepkimesi arkadaşlar. Glikoz oksijenle anlaşıp enerji birmimiz ATP'yi oluştuyuor. Ama diyor ki o kadarcıkla olmaz biraz su ve birazda karbondioksit şart. Öyle yani. Bu arada solunum bi' yıkım tepkimesidir unutmayalım.

Devam ediyorum.

Hücre zarının yapısına katılır dedik. Nasıl oluyor bu? Şöyle oluyor bitanem, glikoz proteinlerle birleşiyor glikoproteinleri oluştuyor bir de glikoz yağlarla birleşip glikolipitleri oluşturuyor. Bu oluşan glikoproteinler ile glikolipitler hücre zarının yapısına katılıyor. İlerideki konularda hücreyi de inciğine cıncığına kadar inceleyeceğiz zaten. Ama şu bilgiyide vereyim bunlar hücre zarına seçici-geçirgen özelliği veren maddelerdir.  Hücreye alınacak bazı özel molekülleri seçerek, hücrenin kimliği olarak görev yaparlar.

Bu arada formül çıkarıyorum (çok zor oldu)

Glikoz + Protein = Glikoprotein
Glikoz + Yağ(lipit) = Glikolipit

Poff ya. Karbonhidratları yazmayı bitirdim sonra ne gördüm biliyor musun? Konunun sonuna karbonhidratların vücudumuz için önemi diye bir başlığını atmışlar. Bir de diğer kitapta da karbonhidratların sonuna bir kaç ek bilgi koymuşlar. Ben o kısmı en başta verdiğim için tam yaşasın konuyu bitirdim diyordum ki geri dönmek zorunda kaldım. Neyse bitanem gel hadi bu başlığı da inceleyelim.

Muhtemelen aşağılarda glikojen diye bir başlık var. Ve kesin o başlığı ben attım. İşte o başlığın altında şöyle bir bilgi var. Vücuttaki glikojen deposu yemek yenilmediğinde bir günde tükenir yazıyor. Bunu okuyunca ben de senin gibi düşündüm. "Lan bize yıllardır hamur işleri kilo yaptırır diyorlar e bu bir günde bitiyormuş ne iş?" dedim. Sonra da ne okudum biliyor musun? Fazla miktarda alınan karbonhidratlar yağa çevrilerek depolanır. Sonra dank etti işte. Amanın dedim. 

O yüzden ne yapmıyoruz hayatım? Biz yine hamur işlerine fazla el sürmüyoruz, dik oturuyoruz, kaburgalarımızın arasını kapatıyoruz, nefesi burundan alıp ağızdan veriyoruz ve karnımızı içeri geçiyoruz hayatım. Bir Ebru Şallı pilates bilgisidir, bu saydıklarım vücudun doğru duruşu, doğru nefes alış şekli. Öyle nefes alınca kaslara daha çok oksijen gidiyormuş.

Yakında güzellik maskesi tarifi falan vericem, o yolda ilerliyorum. Dur dur tamam ders çalışıyoduk.

Yetişkin bir insanın vücudundaki enerjinin %60 kadarı karbonhidratlardan karşılanır.

Karbonhidratların temel yapı birimi olan monosakkaritler(basit şekeler) insanların ve hayvanların dokularında üretilemez. Çünkü glikoz başta olmak üzere, karbonhidratların temel üretim yolu, klorofilli canlılardaki fotosentez olayıdır. Yani bundan yapacağımız çıkarım karbonhidratı toprak mahsüllerinden elde ederiz. 

Karaciğer; hem glikozun fazlasını tutarak glikojene çevirir ve depo eder, hem de diğer basit şekerleri glikoza dönüştürür. Kandaki glikoz oranı belli bir değerin altına düşer veya çıkarsa, vücudun dengesi bozulur. Bu oranın sağlanabilmesi için insülin ve glikogon hormonları zıt etkili olarak çalışmaktadır. İnsülin düşürüyordu muhtemelen. Şeker hastalarına da bu yüzden insülin yapılıyor.

Eğer vücuda yeterli karbonhidrat alınmazsa, vücut dokularında yağlar ve proteinler yıkıma uğratılacağı için zamanla vücutta zayıflama ortaya çıkar. Lâkin bu sağlıklı mıdır? Tabii ki hayır. Çünkü senin verdiğin kilo kaslarından olur. Sonra yemek yemeye başlayınca kas yerine yağ oluşur. Hoş olmaz. O yüzden düzenli ve dengeli beslenip, spor yapmak lazım şekerim. Diyetisyen olucam bu gidişle lan.

Bak dur son bilgileri de vereyim.  Glikoz üzüm, incir, balda falan bulunuyor. Fruktoz meyve ve bazı sebzelerde, laktoz süt ve süt ürünlerinde, sükroz şeker pancarı ve şeker kamışında bir de şerbetçi otunda bulunur. Nişasta ise patates, şeker pancarı, ve yer elması gibi bitkilerin yumrularında, tohumlarda(özellikle tahıllarda) bulunur.

Eveet benim için konu bitti. Sizin için bir o kadar daha var aşağıda. Çok çok öptüm ben yağlardan devam edicem bebeğim.

Tamaam artık üç parçaya ayırabiliriz. Ayırıyorum. Üçe ayrılırlar.  Basit Şekerler (Monosakkaritler), Çift Şekerler (Disakkartiler) ve Çoklu Şekerler (Polisakkaritler) Ayırdım.

Monosakkaritler*

Karbon sayısı 3-8 arasında değişen şekerlerdir. Su kısmını hatırlıyo musun canısı? Orda suyun çözücü bir madde olduğundan söz etmiştik. Monosakkaritler suda çözünür ve tatlıdırlar. Hücre zarından geçebilecek büyüklüktedirler. Ayrıcaa hiroliz ile daha küçük birimlere ayrılaramazlar zira zaten karbonhidratların en küçük yapı birimidirler. Ama buraya bir parantez açıyorum. Glikoz oksijenli solunum ile su ve karbondioksite kadar parçalanır. 

Şimdi ayrımı yapıyorum. Hidroliz ile parçalanamazlar dedik. Hidrolizin tanımını hatırlıyor musunuz? Tepelerde bir yerlerde olacak. Durun durun çıkmanıza gerek yok ben kopyala yapıştır yapıcam.
Hidroliz, büyük moleküllerin su kullanılarak küçük moleküllere yıkılmasıdır.
Fakat oksijenli solunum ile su ve karbondioksite kadar parçalanabiliyor. Yine azıcık yukarıya oksijenli solunum tepkimesini de yazdım.
Glikoz + O2  ---> CO2 + H2O + 38 ATP
 Glikoz tepkimeye oksijen ile giriyor ve öyle parçalanıyor. (Ki aslında olay baya karışık bu kadar basit değil. Oraya da geleceğiz.) Sonuç olarak monosakkaritler hidroliz ile daha küçük parçalara ayrılamıyor. Sadece oksijenli solunumda glikoz parçalanıyor.
Ek Bilgi: sonuna -oz eki alan maddeler şekerdir, -az eki alan maddeler enzimdir.

3C -> 3 karbonlu şekerler (Trioz)

5C -> 5 karbonlu şekerler (Pentoz)
Riboz ve deoksiriboz. Riboz RNA ve ATP'de var. Deoksiriboz ise DNA'da.

6C -> 6 karbonlu şekerler (Heksoz)
Glikoz (Üzüm Şekeri)
Fruktoz (Meyve Şekeri)
Galaktoz (Süt Şekeri)

Şimdi burada da şunu belirteceğim hayatım, Glikoz, Fruktoz ve Galaktoz izomerdir. Peki izomer nedir?
İzomer, kapalı formülleri aynı, açık formülleri (uzaydaki dizilişleri) farklı olan maddelerdir.  
 Peki bu ne demek? Bu demek ki hepsi içinde 6 karbon, 12 hidrojen ve 6 oksijen barındırıyor lâkin bunların moleküldeki dişileşleri farklı. Ya bunun görseli 9. sınıf ders kitabında var. Bulabilirsem ekliycem, nasıl olduğunu göstericem.

Glikoz memeli hayvanların kanında bulunması gereken bir maddedir. Kan şekeri diye de adlandırılır. Yukarıda da söyledik beynimizin besin kaynağıdır. 

Fruktoz ve galaktoz karaciğerde glikoza çevrilip kana verilir.

Riboz ve deoksiriboz enerji verici olarak kullanılmaz.

Disakkaritler

İki molekül monosakkaritin birleşmesi sonucu disakkaritler meydana gelir. Canlılarda en çok bulunan disakkkaritler maltoz, sakkaroz (sükroz) ve laktozdur. Laktoz, memeli sütünde bulunur ve yavru için öncelikli besin kaynağıdır. Maltoz bira yapımında kullanılır. Sakkaroz işe çay şekeri olarak bilinir. Şu pancardan elde edilen işte. Maltoz ve sakkaroz bitki hücresinde üretilirken laktoz hayvan hücresinde üretilir.

İki monosakkaritin arasındaki bağa glikozit bağı denir. Her glikozit bağının oluşumunda ortaya bir adet su molekülü çıkar.

Şimdi buradan nereye gelecez?

Efenim, hidrolizi hatırlarsın daha az önce tanımladık. Dehidrasyonu da hatırla o da hidrolizin tam tersiydi. Ama hatırlayamadıysan inorganik bileşiklerdeki suyun altında yazıyor. Çık yukarı bi oku da gel. Bense anlatacağım yere geçeyim.

Dehidrasyon tepkimelerinde açığa çıkan su sayısı oluşan bağ sayısına eşittir.
Hidroliz tepkimerinde oluşan su sayısı tepkimeye giren yapıtaşlarının bir eksiği kadardır.

Dehidrasyon tepkilemerinde ATP harcanırken, hidroliz tepkimelerinde ATP harcanmaz.

Gelelim disakkaritlere,

Glikoz + Glikoz ---> Maltoz + H2O  [Bitki]
Glikoz + Fruktoz ---> Sakkaroz (Sukroz) + H2O  [Bitki]
Glikoz + Galaktoz ---> Laktoz + H2O  [Hayvan]

Yukarıdakiler dehidrasyon tepkimeleridir. Tepkimeler ters çevrildiğinde ise hidroliz tepkimeleri olur. 

İki monosakarit arasında bir bağ olur. Dolayısıyla bir su açığa çıkar. (n-1) kadar su ve bağ vardır. 6 monosakkarit olsaydı 5 tane suyla 5 tane bağ olacaktı. Ona da biz polisakkarit diyoruz.

Disakkaritler yapı birimlerine ayrılmadan kana ve hücre içine giremez hayatım.

Polisakkaritler*

Çok sayıda monosakkaritin dehidrasyonu ile oluşurlar.

n(monosakkarit) ---> Polisakkarit + Su (n-1)

En önemli polisakkaritler nişasta, glikojen, selüloz ve kitindir.

Nişasta

Bitkiler, fotosentez sonucu ürettikleri glikozun bir kısmını kullandıktan sonra plastit(lökoplast) adı verilen organellerde nişastaya dönüştürülerek depo eder. Nişasta şeklinde depo edilmesinin avantajı nişastanın hücre sıvısında ve sulu ortamlarda çözünmemesi dolayısıyla osmotik basıncı arttırmamasıdır. Cici nişastaaa. 

Nişasta bitkinin kök, gövde, yaprak, tohum ve meyve gibi kısımlarındadır. Binlerce glikoz molekülünün birbiri ile bağlanması sonucu oluşan nişasta bir polisakkarittir bitanem.

Hayvanlarda ise besinlerle alınan nişasta, sindirim sisteminde hidrolize uğrayarak glikoz birimlerine ayrılıp kana geçebilecek duruma gelir. Vücudun enerji ihtiyacı buradan karşılanır.

Bu arada bazı sorularda çıkıyor o yüzden bu bilgi önemli bebeğim not al, nişasta iyot ile mavi-mor renge boyanır.

Buğday, arpa, mercimek gibi tahıllarda ve patates de bulunur.

Nişastada glikozların düz bağlanarak oluşturduğu alfa glikozit bağı bulunur.

Nişasta bu kadar canısı. Geçiyoruz diğerine.

Glikojen

Çok sayıda glikoz molekülünün dehidrasyon sentezi yaparak birbirine bağlanması sonucu oluşan büyük bir moleküldür hayatım.

Hayvanlarda karaciğer ve kas hücrelerinde depo edilir. Bakteri ve mantar hücrelerinde de depo edilir. İnsandaki glikojen depoları yemek yenilmediğin de bir günde tükenir. Alfa glikozit bağı bulundurur.

Nişastaya nazaran suda çözünürlüğü daha yüksektir. 

Selüloz

Çok sayıda glikoz molekülünün bir araya gelmesiyle oluşur. Suda çözünmez.

Nişasta, glikojen ve selüloz aynı yapı biriminden oluşmalarına rağmen farklılık gösterir. Neden mi canısı? Çünkü glikoz sayıları ve bağlanma şekilleri farklı. Nişasta ve glikojen glikozların düz bağlanmasıyla oluşan alfa glikozit bağına sahipken, selüloz glikozların bir ters, bir düz bağlanmasıyla oluşan beta glikozit bağına sahiptir.

Omurgalı hayvanların sindirim sistemi selülozu sindirecek enzimlere sahip olmadığı için besinlerle alınan selüloz sindirilmeden vücuttan atılır. Selüloz lifleri bağırsaklardaki yüzeyi aşındırarak hücreleri mukus üretmeleri için uyarır. Mukus sayesinde besinler sindirim kanalından kayarak ilerler ve sindirim hızı artar. Yani hayatım eğer sağlıklı diyet için selüloz şart. sindirimi hızlandırıyor sonuçta. Bu arada otla beslenen bazı hayvanların bağırsaklarında selülozu sindirebilen bakteriler yaşar ve bu bakteriler sayesinde sindirim gerçekleşir.

Bütün bitkilerde hücre çeperinin temel yapı maddesidir. Gövdelerin esnekliğinde ve dayanıklılığında büyük rol oynar.

Son olaraaaak,

Kitin

Oyy dağlar. Yaz yaz bitmedi ya la.

Bu kitin suda çözünmüyor anacım. Selüloza yapı olarak da çok benziyor. Fakat yapısında selülozdan farklı olarak azot barındırıyor.

Gel gelelim bitkilerde bulunmuyor. Böcek, örümcek, kabuklular gibi eklem bacaklıların dış iskeletinin yapısında bulunuyor. Dış iskelet ne mi? Hayvancağızın yumuşak vücut bölgelerini kaplayan kılıf gibi bir şey işte. Saf kitin deri gibi yumuşaktır. Lâkin yapısına kalsiyum karbonat tuzunun katılmasıyla sertleşir. Mantarlarda hücre duvarının yapısında selüloz yerine kitin bulunur.
Enee bak görüyor musun? Daha bu gün mantar yedim. sindirilebiliyor mu ki? Yazmıyor sindirilip sindirilemediği... Sindirilebiliyordur her hâlde.

Sağlam ve esnek olduğundan ameliyat ipliğinin yapısında kullanılır. Hatta ameliyat yarası iyileşince kendiliğinden ayrışıyor. Öyle de akıllı yavrucak.


Yağlar

Diğer adı lipitler. Latincedir muhtemelen. Çok uykum var var ya. Ama azmettim yazacağım. Yarın bi kontrol ederim saçmalamış mıyım diye.


  • Yapı taşı yağ asidi ve gliserol (gliserin)dir.
  • Yapı taşları arasında ester bağı bulunur.
  • 3 Yağ Asidi + Gliserin ---> 1 mol yağ + 3H2O
  • Enerji verici ve yapı maddesi olarak kullanırlar.
  • Organları korur, vucüt da ısı kaybını önler.
  • Yapısında bulunan karbonlar arası bağlara göre ikiye ayrılırlar. (Doymuş ve Doymamış Yağlar)


Şimdi bitanem, yağlar polimer yapıdaki organik bileşiklerdir. Polimer çoklu olsa gerek. 
Lipitler; trigriseritler (nötral yağlar), fosfolipitler ve stroidler olarak gruplandırılır. Eter, kloroform, benzen, aseton gibi organik çözücülerle çözünebilirler. Suda çözünmezler yahut çok az çözünürler. 

Şimdi buradan ne anlıyoruz? Aseton bir organik çözücüymüş. O hâlde oje yağ bazlıdıırrr. Einstein was here. Kafiyeli de oldu hani. Ben dedim ama uykum var diye.

Lipitlerin de diğer organik bileşikler gibi yapılarını C, O, H oluşturur. Ayrıca fosfor (P) ve azot (N) da bulunabilir.
Yağlar vücudun ve hücrelerin en ekonomik enerji kaynağıdır. Çünkü bir gram yağın verdiği enerji miktarı (9,5 Kcal.), aynı miktarda protein veya karbonhidratın verdiği enerjinin (4,2 Kcal.) neredeyse iki katıdır. Neden bu kadar çok enerji barındırır? Çünkü yapısında çok fazla Hidrojen bulundurur.

Amma velâkin yağların enerji eldesi için yıkım önceliği karbonhidratlardan sonradır.

Soğuk havalarda zayıf insanlar vücudu biraz yağlı olan insanlara nazan daha çok üşürler. Çünkü deri altındaki yağ tabakası ısı kaybını önler. Kışın acı yiyin, tahin-pekmez yiyin üşümezsiniz.

Hücre zarının ve hücredeki diğer zar sistemlerinin yapısında %35 oranında yağ vardır.

Vücudun büyümesi, gelişmesi, onarılması ve yenilenmesi için yağlara ihtiyaç vardır. Hücre zarındaki kolesterol, zar yapısının geçirgenliğini ve dayanıklılığını sağlar ve su kaybını önler. Yani kolesterol herkeste olan bir şeydir. Lâkin aşırı yağ yiyen insanlarda damarlardaki yağ yapısının fazla artmasına, dolayısıyla damar tıkanıklıklarına sebebiyet verir.

Vücudumuzun en çok ihtiyaç duyduğu vitaminlerden bir grup (A, D, E , K vitaminleri) ancak yağda çözünerek ince bağırsaktan emilebilmektedir. 

Bu arada daha önce düşünemediğim bir şey aklıma geldi. Niye daha önce düşünemedim diye utanıyorum şu an kendimden. Bak burası ygs-lys de işine yaramaz ancaaak normal hayatta çok işine yarar.

Şimdi canısı bu soğan sarımsak varya yediğinde ağzını kokutan. Neden kokutur biliyor musun? Çünkü soğan ve sarımsak da zarımsı yapı fazladır. Ve bildiğiniz üzere zarlar daha çok yağlardan meydana gelir. Dilde ise yağlar daha çabuk yayılır ve daha kalıcıdır. 

Bulaşık deterjanları ne için var? Yağ çözücü özelliğiyle bilmez miyiz? Merak etme merak etme ağzın kokmasın diye deterjanla yıka demeyeceğim tabii ki. Uykum var dedik de o kadar da değil. Bu deterjanlarda reklamında ne diyo? 100 limonun yağ çözme gücüne sahip diyor. E hayatım demek kiii limon yağ çözüyor. Ki zaten asidik yapıda.

Yaniii soğan-sarımsak yediğinde limon ye. Dilindeki yağ çözünsün. Arkasından su iç. Bir de dişlerini fırçala. Ya işte hayatım çözüm önerisi diye buna derler.

Teslanın kızı olsaymış o ben olurmuşum.

Kış uykusuna yatan canlılarda, develerde enerji ve su kaynağı olarak kullanılır. Yağların hidrolizi sonucunda fazla miktarda su ortaya çıkar.

Uçan canlılarda enerji kaynağı olarak depolandığında yoğunluklarının düşük olmasından dolayı canlıya hafiflik sağlar.

Ceviz, fındık, badem, fıstık gibi kuruyemişler yağ yönüyle zengindir. Ayyy canım kaju istedi. Yok mu hayrına yollayan? 

Et çeşitlerinde ve bazı balık çeşitlerinde de bol miktarda yağ bulunur şekerim.

Genel kısmı bitirdik.

Go on, go on!

Trigliserit (Nötral Yağlar)

Nört yağ olarak da adlandırılır. Doğada lipitlerin en çok bulunan şeklidir.

Trigiliseritler bir gliserol molekülü ile üç molekül yağ asidinin ester bağlarıyla bağlanması sonucu oluşur. Yani,

3 Yağ Asidi + Gliserin(Gliserol) ---> 1 mol yağ + 3H2O

Gliserol ile yağ asitleri arasında 3 ester bağı kurulur. Ester bağları kurulurken 3 su molekülü açığa çıkar.

Uykum var devam etcektim ama uyumam lazım....... dayanamadııımmmm..... daha iki tane var bu da bitmedi. bide protein var. bi de enzim var bi de vitamin var. var oğlu vaaaar.... #direnzeynep 

Amino asitler amfoter özelliğe sahiptir. Yani asitler karşısında baz, bazlar karşısında da asit gibi davranırlar.

Yorumlar

  1. Yazını cok beğendim :) belli ki eğlenerek yazmışsın, emeğine sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Valla eğlenceli bir hava verilmek istendiği çok aşikar ama o samimiyeti verememişsin canısı.Çok zorlama olmuş. Zorla güzellik olmaz. Ama bilgileri yazmak için harcadığın zamana teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YGS Biyoloji - Canlıların Temel Bileşenleri I

YGS Coğrafya | Yerin Şekillenmesi > Yer Kabuğunu Oluşturan Taşlar